Sektörümüz, salgının başlamasıyla birlikte yaşanan
olumsuzluklara rağmen, Haziran ayında başlayan yeni normalleşme süreciyle
birlikte ihracat artışı ile karlılık üreten ve ihracat potansiyeli yükselen bir
ivme oluşturmaya başlamıştır. Salgın dönemindeki bu olumlu gelişmeye rağmen;
ülkesinde istihdam ve katma değer sağlayarak cari açığın kapanmasına da fayda
sağlayacak ihracat yapan sektörümüz 2021 yılına oldukça sıkıntılı başlamıştır.
Yerli ve milli sanayiciyi/üretimi desteklemek adına yapılan
tüm çalışmaları (anti damping) önemsiyor, benimsiyor ve destekliyoruz.
Ancak şunu belirtmek isteriz ki; tükettiğimiz pamuk elyaf
miktarının sadece yüzde 50’lik kısmını yerli tarımdan karşılayabiliyor, geri
kalan kısmını ithal ediyoruz.
Bugün gelinen noktada pamuğu ithal edip sadece bir sektörü
çalıştırıyor, iplik haline getirerek ihraç ediyoruz. Bu ihracattan kg bazında
40 cent veya 1 dolar kazanıyoruz. Bunun yerine, ithal edilen pamuk iç piyasada
kalsa; örmeci, boyahaneci, hazır giyim üreticileri, emprime, baskı, ilikçi,
düğmeci, naylon, karton, etiket gibi ambalaj üretimi yapanlar da bu üretim
bandında yer alacak ve ismi geçen sektörlerde, işsizlik rakamlarının üst
sevilerde olduğu bu dönemde binlerce kişi istihdam edilecektir. Hazır giyim
ihracatı ise kg bazında, iplik ihracatına göre daha yüksek oranda döviz
girdisi sağlayacaktır. Yani ülke ekonomisine daha fazla katkı, iplik
ihracatıyla değil, katma değerli kumaş ihracatı ve hazır giyim
konfeksiyon ihracatıyla sağlanabilir. Tekstildeki dış ticaret fazlası bu
şekilde oluşmaktadır.
Sentetik ipliklerde de benzer sıkıntılar mevcuttur.
Türkiye’nin aylık bazda kullandığı polyester miktarı aylık 45-50 bin ton
aralığındadır. Üretilen polyester miktarı ise 20-25 bin tondur. Aradaki farkı
ithal etmek zorundayız. Ancak konulan vergiler navlun ücretlerinin de
artmasıyla ithalat imkansız denebilecek bir noktaya gelmiştir. Bugün pamuk ve polyester
ipliklerde 2 ay ila 4 ay arasında termin verilmektedir. Bu durumda
sektörümüzdeki birçok işletme de çarklar durma noktasına gelmiştir.
Bir diğer hususta; ithal iplikler net kg fiyatı üzerinden
satılırken, yerli iplikler ülkemizde brüt fiyat üzerinden, ağırlaştırılmış
ambalaj kullanılarak satılmaktadır. Yani; poşet ve çuval bizlere iplik
fiyatıyla satılmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul Sanayi Odası olarak 17
komitenin olur ve onayıyla, ipliklerin net fiyat üzerinden satılması kararı
aldık. Bu karar maalesef TOBB tarafından reddedildi. Bu ret kararında, TOBB
karar mercilerinde iplik fabrikalarının temsilcilerinin etkili olduğunu
düşünmekteyiz. Bir sektör birkaç kişinin iki dudağı arasından çıkacak iki
kelimeye mahkum edilmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın kullanmış olduğu “Dünya
beşten büyüktür” ifadesini, kendisini Türkiye’nin sahibi olarak görmek isteyen
8-10 fabrika sahibine iade ediyorum.
İplik firmalarının bir hafta içerisinde almış olduğu karar
neticesinde, stokta iplik olmadığı gerekçesiyle yerli üreticiye iplik satışı
yapamıyorlar, ancak iplik ihracatı devam ediyor. Bir hafta gibi kısa bir zaman
diliminde iplik stoklarının bitmesinin kabul edilebilir bir açıklama olmadığını
takdirlerinize havale ediyoruz.
Tekstil örme sektörü olarak daima, önce üretim ve istihdam
daha fazla ihracat hedefiyle çalıştık. 2020 yılında yaşanan tüm olumsuzluklara
rağmen işsizlik artmasın, üretim durmasın dedik. Haziran ayında başlayan yeni
normalleşme sürecinden itibaren sektör olarak işletmelerimize 1179 makine katarak
81 milyar dolarlık yatırım yaptık. Ancak yazımızda belirtmiş olduğumuz durumlar
üretimimizi durma noktasına getirmiştir.
Sektörümüz adına talebimiz değerlendirilerek, meydana gelen
mağduriyetin giderilmesini arz ederim. |